İşte böyle şeyler olduğunda kelimeler ağzımdan çıkmasınlar da
mesela, kafamın yanından yavaşça çıkacak olan konuşma balonunun içine doluşsunlar ve karşımdaki o baloncuğa doluşan kelimelerimi okuyup oradan
beni anlasın istiyorum. Ordan okusun, anlayabilsin, parantez
içinde de ayrıca bir açıklama belirsin ki iyice anlasın, uzun uzun düşünsün, “Hmm...”desin, kafasını kaşısın ve “Böyle mi demek istemiş... Aaa hayır ya öyle demek istememiş?” desin. Anlamadıysa
bir daha okusun, böylece kıçından pis kokulu kelime uydurmamış olur. Güzel
olur, yani güzel olurmuş. Bunlar hep düşünülmeliydi, düşünülmemesi hoş değil. Karşımdakinin
de canı konuşmak istemiyorsa veya bir
şeyi anlatmak ona zor geliyorsa, onun da aynı şekilde konuşma baloncuğu olsun, ben de
onun baloncuğundaki kelimeciklerini okuyayım.
Ara sıra çizgi romana dönüşebilen yaratıklar olabilseymişiz iyi olurmuş, efektlerimiz de olurdu. Öyle güzel güzel anlaşırdık, yanlış anlaşılma ihtimalimiz
azalırdı, böylesi biraz yorucu. İnsana laf anlatmak yorucu. Laf dinlemek de çoğunlukla yorucu.
En azından benim hayali
dünyalarımdan birinde, ihtiyaç halinde, insanların kafasının tam yanından konuşma balonu çıkıyor,
böylece birbirlerini yanlış anlama ihtimalleri azalıyor. Mesela bakın şu anda bir sokağın tam ortasında birinin kafasının yanından konuşma baloncuğu beliriyor ve karşısındaki, o baloncuğun içindekileri okumaya başlıyor... Okuması anlaması bitince baloncuk PUFF! diye patlıyor ve o sırada baloncuğun içine doluşan kelimelerin harfleri havada savrulup yere dökülüyor, sonra birbirini güzelce anlayan insancıklar, o yere dökülen harfleri yavaşça toplayıp ceplerine dolduruyorlar ve bir yerde bir şeyler içmeye gidiyorlar.
İşte bunlar hep hayal.
İşte bunlar hep hayal.