9 Mayıs 2017

Ebedi Tekerrür

Merhaba, 1 sene aralıklarla uğradığım nadide yer. Okuyan kaldı mı bilemiyorum. Zaten kendime yazmak için geldim, bu sebeple anlaşılmaz bir yazı olabilir. Sadece kendi kendime, kendime bir şeyler yazmak isteği. Kendine dönüş, sonsuz dönüşler ve kürkçü dükkanı mevzusu ("mevzuu" da olabilir).

Buraya uğranmayan birkaç aylık, senelik, günlük, vesairelik dönemlerde neler yaşanmış, neler yaşanmamış, ne kadar değişilmiş veya inatla aynı kalınmış? Neye sevinmişim, neyi tanımışım, neleri sayfalarca öğrenip sayfalarca yazmışım? Nelere sayfalarca üzülmüşüm ama sayfalara geçirememişim, neye üzülmüşüm ve neye üzüldüğümün farkında olunmamış? Neye sevinmişim, neye kırılmışım, niye tuzlu minik sular dökülmüş yüzümden zaman zaman ve hatta niye gülmüşüm kahkahalarla yanağımdaki gamzenin varlığını unutmuşken?

Niye ve neden soruları çok fazla, her şeydeki anlamın içinde boğuluyorum. Anlamları bulamıyorum. Her şeyin anlamı beni yutuyor ve sadece izliyorum. Zaman çok hızlı gidiyor ve artık tutamıyorum. Hiçbir zaman tutamadım ama şimdi elimden de kayıyor; elimden yağ gibi kayıyor. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Hiçbir şey düzelmiyor; aksine düzensizleşiyor. Entropi yasası en çok bende işliyor. Düzensizliğin düzeni içerisinde düzeltmeye çabalanan her şey düzensizliğin mahkûmu oluyor. Alışıyorum, alışıyorsun. Alıştığımı sanıyorum, alıştığını sanıyorsun. Aslında her şeyi hep sanıyorsun. Gerçek sandıklarını hep "sanıyorsun" ama sanmana rağmen inanıyorsun. Ne güzel! Bu paradoksun içinde içten içe deliriyorsun!

Ama yaşıyorsun. Yaşadığını hissettiriyor her şey, büyüdüğünü ve hatta "artık" yaşlandığını. Üzücü de olsa sevindirici de yaşıyorsun. Hissedebildiğini hissediyorsun. Hissedebildiğini hissetmek güzeldir, tersi durumda ise taşlaşmış bir bedene dönüşmüş olma ihtimaliniz oldukça yüksektir.

09.05.2017


31 Ekim 2015

Loop

Bu kadar dönüşebilirliğim olduğunu bilemezdim. Ne şiddette bir dönüşebilirlik bilmiyorum ama benliğim buhar halinde şekilden şekle giriyor sanki. 2 ay önceki ben değilim bu, hele 1 sene önceki ben kesinlikle değilim -arkada histerik kahkahalar-. Kafka'nın Samsa'sı misali bir dönüşüm de değil bu, anlamlandıramıyorum.  Yine hiçbir şey yapmak istememe istemlerim başladı. İşin vahim kısmı şu ki, en çok şey yapmam gereken bir zaman içerisinde debelenmekteyim. Öyle gerzek bir durum ki bu, hiçbir şey yapmak istemiyorum lâkin bir şey yapmaya çabalıyorum ve o şeyi yapabiliyorum. 

Neden böyle? İstediğim şey'ler gözümün önünde olmadıklarından ve onlara ulaşabilirliğimin yalnızca bu şekilde olduğunu düşündüğümden midir? Neden bu gerzek yerde statü adlı saçmalık bu kadar mühimsenen bir şey? Neden hep kendi kendimi bir odanın içerisine kapatıp üstüne anahtarı kilitliyorum ve anahtarı bulmamak için pencereden aşağı atan hep ben oluyorum? Neden önce o anahtarı bulmak istemiyorum ama her nasılsa daha sonra onu bulmak için çok deliriyorum? Niye birilerini çok önemsiyorum ama bu önemsemenin saçmalığının farkında olmama rağmen bundan kurtulamıyorum?  Niçin ve nasıl içimde bir sürü şey biriktirirken dışarıdan pamuk tarlası gibi durabiliyorum? Neden bu kadar bıkıyorum ama yine neden buna rağmen bekliyorum? Neden şu anda gözlerimden çıkan birkaç tuzlu damla yanağımdan aşağı süzülmekte?

Yine neden canım çok üzülüyor ve ben sadece böylece duruyorum.

23 Ekim 2013

Konuşuyorum.

 Biraz seninle konuşalım.

 Burası sanırım en uzun süredir ikamet ettiğim yerlerden biri. Yan taraftaki "zaman makinesi"ne göre 5 yıl olmuş buraya geleli.  Az önce o zaman makinesini karıştırdım ve yazdığım bir iki şeyi -rastgele- okudum  ve sonra gözümü kısıp içimden çığlık atarak kendi kendime “Hayır bunu yazmış olamam!” dedim. 

Genelde bunu yaparım, yani geçmişte yaptığım bir saçmalığı hatırlayıp “HAYIR BUNU DEMEMİŞTİM DİMİ YA YAPMAMIŞTIM  HERHALDE BUNU YANLIŞ HATIRLIYORUM??” diye içimden  kendi kendime bağırıp o anı silmeye çalışmayı. En nefret ettiğim anı hatırlama durumlarından biri, hayır neden o kadar güzel şey varken gidip dandik bir anını hatırlarsın? Sana soruyormuşum gibi oldu, hmm  olsun, sana da oluyordur. Soruyorum evet bunu okuyan arkadaşım, neden gidip en güzel anılar arasından dandik anını hatırlıyorsun?

 Bir de böyle rezil anıları genelde en hatırlamamam gereken zamanlarda hatırlıyorum ben. Mesela  yastığa kafamı koymuşum  tam uykuya dalacağım,  kafamda bir şey beliriyor ... beliriyor... belirmeye devam ediyor... belirme tamamlanınca  gözlerimi  birden açıyorum  ve “REZALET  OF NEDEN ÖYLE BİR ŞEY YAPMIŞIM?” derken buluyorum kendimi.  O an dünyanın en iğrenç yaratığıyım, çirkin, pis kokulu, küflü ekmek suratlı orklardan bile daha iğrenç biriyim. Ama sonra, taş çatlasın 2-3 dakika sonra, o iğrenç hissetme ve kendi kendine içinden bağırma olayı gidiyor. O kadar kısa süre içinde o kadar şey hatırlamak ve üstüne üstlük kendi kendine sinir olmak falan müthiş şeyler değil mi? Bence müthiş, müthiş olan rezil anı hatırlamak değil tabii ki, olayın oluşu genel olarak müthiş.  

*Geçmişte buraya yazdığım bir şeyi okuyup kendime sinir olmamdan konuyu buraya getirmem de müthiş oldu gerçekten, neyse arada buraya gelip böyle konuşucam/yazıcam sanırım. 

(Kendime ve bunu  okuyana not: O aniden gelen rezillik anılarını muhtemelen senden başka pek kimse hatırlamıyor.)
 
Tuşların Tıkırtısı
© 2008-2019 Tuşların Tıkırtısı
El emeği, göz nuru.
Tema || Minima Black adlı temayı tanımlanamaz hale getirdim.