
''Geri zekalı, o son kurabiyeyi yemeyecektin,'' sonra tekrar bir düşündü ve ''Hayır, sadece o son kurabiyeyi değil, ondan önceki 5 kurabiyeyi de yemeyecektin, hatta ve hatta onun öncesinde ağzına tıkıştırdığın 3 taneyi de.''
Suratını astı, bir taraftan mide fesatı geçirmekten korkuyor, diğer taraftan da mutfaktaki tabakta kalan kurabiyeleri yeyip yememeyi aklından geçiriyordu. Böyle de pis boğazlı, aç gözlü manyağın tekiydi. ''1 yılda verdiğim kiloları 1 günde nasıl geri aldım?'' konulu bir kitap yazması işten bile değildi.
Boş kalan tabağına bakıyordu şimdi de, çiçekli miçekli bir tabak, ''çok saçma abi?'' diye düşündü içinden...
Tabağın yanında da bir klavye vardı, sonra klavyeye dokunan parmaklar...
Ha?
Monitöre bakıyordu şimdi de.
Nası yani ya?
Aaaaa benmişim ya bu!
Böyle kendimi bir roman karakteriymişim gibi anlatmayı çok sevdiğimi farkettim, manyağım biraz evet. Hani katillerden gerçek hayatta tiksinirsin de, bir romanda yazarı o katili öyle bir yazmıştır ki ''Ay ne güzel katilmiş bu yaaaa :):))'' dersin ya, ben de kendimi öyle yapmak istedim sanırım. Yani ''Öküz gibi yedim,'' demek yerine ''Kız o gün çok kurabiye yemişti........'' yazmak daha hoş geldi işte. Çok hoş ama bir o kadar da boş.
O değil de 2-3 ay kadar kurabiye yiyeceğimi sanmıyorum, hoş yerim de yemeyeyim bence, yersem olmaz. Olmamalı. Yemiyim di mi. Evet yemiyim. Yemiyim demek de ne zevkliymiş, şu an farkettim.
Yemiyim.